Yazının Son Güncellenme Tarihi 18/01/2024 by .
Boşanma davalarında taraların çocuk ile şahsi münasebet kurmalarına dair karar çıkartılır. Çocuğun velayetini elinde tutan taraf çocuğu göstermezse bu karar icra vasıtasıyla uygulanır.
Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesine göre “Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir”
Bazı durumlarda çocuğun dedesi, büyükannesi, teyzesi halası gibi akrabalarına da çocuk gösterilmez, bu kişiler de çocukla şahsi münasebet kurabilmek için mahkemeden karar çıkartabilir ve icra ettirebilir.
Torun görmek için dava açmanın bazı şartları vardır.
Öncelikle çocukla görüşmelerinin velayeti elinde tutan kişi tarafından engellenmiş olması gerekir.
Davacı büyükanne ve büyükbabanın kendi çocuklarının görüş günlerinden faydalanarak torunlarını göremiyor olmaları gerekir.
Mesela babanne ve dede,
*oğulları öldükten sonra çocuğu göremiyorlarsa bu davayı açabilirler,
*oğulları yurt dışına taşındığı için çocuğu göremiyorlarsa bu davayı açabilirler.
*oğulları cezaevinde olduğu için çocuğu alıp göremiyorsa bu davayı açabilirler.
*oğlu ile gelini halen evli olsa dahi oğulları ile aralarındaki bir husumetten dolayı oğulları çocuğu göstermiyorsa yine dava açabilirler.
Yani işin temelinde çocuklarının vasıtasıyla torunlarını göremediklerini mahkemeye ıspatlamaları gerekir.
Yoksa babanne ve dedeye ayrı görüş günü tahsis edip, ayrıyeten çocuğun babasına ayrı görüş günü tahsis edilmez. Çocuğun ve velayet hakkını elinde tutan şahsın ajandasını görüş günleri ile doldurmak mümkün değildir.
örnek içtihat
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/3888
Karar Numarası: 2020/4296
Karar Tarihi: 29.09.2020
DEDE VE BÜYÜKANNE İLE TORUN ARASINDA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI İSTEMİ Davacıların Küçüğün Büyük Annesi ve Büyük Babası Olup, Torunlarını Sevme, Onunla Kişisel İlişki Kurulmasını İstemenin, En Doğal Hakları Olduğu – Baba ve Davacılar Arasında Anlaşmazlık Bulunmasının, Davacıların Torunları İle Kişisel İlişki Kurmasına Engel Teşkil Etmemesi Gerektiği – Annesini Kaybetmiş Çocukların Bu Eksikliğini Gidermesi İçin Büyükanne ve Büyükbaba İle Vakit Geçirmesi Gerektiği – Sosyal İnceleme Raporunda da Belirtildiği Üzere Kurulacak Kişisel İlişkinin Çocukların Yas Sürecindeki Ruhsal Durumunu da Destekleyeceği – Kişisel İlişki Süresinin Düzenlenmesine Karar Verilmesi Doğru İse De; Kurulan Kişisel İlişki Süresinin Az Olduğu – Davacılar İle Torun Arasında Çocukların Menfaati de Göz Önüne Alınarak, Yatılı Olacak Şekilde Daha Uygun Süreli ve İnfazda Tereddüt Yaratmayacak Şekilde, Kişisel İlişki Kurulmasına Karar Verilmesi Gerektiği
Özeti: Kanunda Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir” denilmektedir. Davacılar küçüğün büyük annesi ve büyük babası olup, torunlarını sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal haklarıdır. Baba ve davacılar arasında anlaşmazlık bulunması, davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmemelidir. Annesini kaybetmiş çocukların bu eksikliğini gidermesi için büyükanne ve büyükbaba ile vakit geçirmesi ve sosyal inceleme raporunda da belirtildiği üzere kurulacak kişisel ilişkinin çocukların yas sürecindeki ruhsal durumunu da destekleyeceğinin belirlenmesi, onların yararına olacaktır. İlk derece mahkemesince kişisel ilişki süresinin düzenlenmesine karar verilmesi doğru ise de; kurulan kişisel ilişki süresinin az olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar ile torun arasında çocukların menfaati de göz önüne alınarak, yatılı olacak şekilde daha uygun süreli ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, kişisel ilişki kurulmasına karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacılar tarafından, kişisel ilişkinin süresi yönünden; davalı tarafından ise kişisel ilişki düzenlemesi ve vekalet ücreti yönünden temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talep edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa 31/03/2011 tarihli 6217 sayılı Kanunu’un 30. maddesiyle ilave edilen geçici 3. madde hükmü uyarınca, uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesinde; çocukla kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine ilişkin verilen kararların Yargıtay’da duruşmalı inceleneceğine ilişkin hüküm bulunmadığından duruşma isteğinin reddine, evrak üzerinde inceleme yapılmasına karar verilerek, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı babanın tüm, davacıların ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-İlk derece mahkemesince velayeti babada olan ortak çocuklar E. (2010) ve …(2013) ile davacılar arasında “Her ayın 4. Pazar günü saat 10:00’dan saat 17:00’ye kadar, dini bayramların 2. günü saat 12:00’den aynı gün saat 15:00’e kadar, her yıl 1 Temmuz saat 10:00’dan 10 temmuz saat 17:00’ye kadar” şeklinde kişisel ilişki düzenlenmesine karar verilmiş, taraflarca kişisel ilişki kurulması istinafa getirilmekle ilgili bölge adliye mahkemesince itirazlar esastan reddedilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesinde “Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir” denilmektedir. Davacılar küçüğün büyük annesi ve büyük babası olup, torunlarını sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal haklarıdır. Baba ve davacılar arasında anlaşmazlık bulunması, davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmemelidir. Annesini kaybetmiş çocukların bu eksikliğini gidermesi için büyükanne ve büyükbaba ile vakit geçirmesi ve sosyal inceleme raporunda da belirtildiği üzere kurulacak kişisel ilişkinin çocukların yas sürecindeki ruhsal durumunu da destekleyeceğinin belirlenmesi, onların yararına olacaktır. İlk derece mahkemesince kişisel ilişki süresinin düzenlenmesine karar verilmesi doğru ise de; davacılar ile E. (2010) ve …(2013) arasında dini bayramlarda ve her ayın 4. Pazar günü yatısız olarak kurulan kişisel ilişki süresinin az olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar ile torun arasında çocukların menfaati de göz önüne alınarak, yatılı olacak şekilde daha uygun süreli ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, kişisel ilişki kurulmasına karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu kararın yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple KALDIRILMASINA ve İstanbul 6. Aile Mahkemesi kararının BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümünün yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 267.80 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacılara geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.29.09.2020 (Salı)