Zorla istifa dilekçesi imzalatılan işçinin hakları nelerdir?

Yazıyı dinle

Yazının Son Güncellenme Tarihi 17/02/2024 by .

İşçiler işten ayrılırken genelde işverenler “tüm haklarımı aldım – almadığım hiç bir hakkım kalmadı” benzeri ibareler taşıyan ibranameler imzalattırarak işçinin haklarını eksik verme yoluna gitmektedir.

terk
terk

Mahkeme önünde bir ibranamenin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin bitmesinden itibaren en erken 1 ay sonra imzalanmış olması, ödenen paraların kalem kalem detaylı belirtilmesi gerekmektedir. İbraname hiç bir tereddüte sebep olmayacak şekilde açık ve detaylı düzenlenmiş olmalıdır.

İbraname bir nevi makbuz niteliğindedir ve işçi alacakları için yargıya gidip yeni bir hesaplama yapıldığı takdirde işveren, ödemesini mahkemenin tespit ettiği miktara tamamlamak zorunda kalacaktır.

Bu bedeller belirtildiği takdirde yine de eksik kalan bir alacak varsa işçi mahkemeye başvurup bu hakkının ödenmesini talep edebilmektedir.

İşverenin hilesi, korkutması veya baskısı altında imzalanan ibranameler geçersizdir. Tabi hile, korkutma, baskı hususlarının mahkemede ıspatı gerekmektedir. İspat şahit yoluyla olabilecektir. İşyeri kamera kayıtları da delil olarak kullanılabilir. Ama kamera kaydından anlaşılır nitelikte korkutma ve baskının görülür olması gerekmektedir. Örneğin kamerada sadece oturup erak düzenleyen kişiler görünüyorsa bu delil olmaz ama darp niteliğinde bir eylem açıkça görülüyorsa bu işçinin lehine kullanılabilir. Tabi işçinin işyerine kurduğu gizli kameralarla alınan bir görüntü varsa bu delil olaraak kullanılamaz.

dilekçe
yazılı delil

Yine de çeşitli haklarınızı eksik aldığınızı düşünüyorsanız işten çıkma halinde bu tip bir belge imzalamayın.
İşverenlerin de işten çıkış ödemelerini banka yoluyla kayıtlı şekilde yapması halinde aleyhlerine açılacak davalarda ıspat yönünden kolaylık yaşayacaklardır. Çünkü genelde bu tip alacaklar şahitle ıspat sınırının üstünde kalan meblağlarda olmaktadır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre ibranamede olması gereken hususlar:

İbraname yazılı olmalıdır.
İbraname, sözleşme sona erdikten en erken 1 ay sonra imzalanmış olmalıdır.
İbra konusu alacağın türü ve miktarı açıkça belirtilmiş olmalıdır.
Ödeme noksansız yapılmış olmalıdır.
Ödeme banka kanalıyla yapılmış olmalıdır.

İlgili Yargıtay kararları:
YARGITAY 9. Hukuk Dairesi
2014/35709 E.
2016/12356 K.

Taraflar arasındaki, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ile asgari geçim indirimi alacağı, yıllık izin ücreti ve fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24/05/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat … ile karşı taraf adına Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin, 20/01/1996 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını, 2011 yılında emekli olduğunu, ancak hiç ara vermeksizin çalışmaya devam ettiğini, emeklilik sonrasında Sosyal Güvenlik Priminin davalı işveren tarafça ödenmediğini ve hizmet akdinin 23/09/2012 tarihinde işveren tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, almış olduğu aylık ücretin net 4.000,00 TL olduğunu, yılda iki maaş ikramiye aldığını, dini ve milli bayramlarda çalıştığını buna rağmen fazla mesaisinin ödenmediğini, çalışma süresi boyunca yıllık izinlerinin kullandırılmadığı gibi izin ücretlerinin de ödenmediğini, son 1 yıllık asgari geçim indirimi ödemesinin yapılmadığını ileri sürerek; kıdem ve ihbar tazminatları ile asgari geçim indirimi, yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının müvekkil şirkette 20/01/1996 tarihinde işe başladığını ve kısa bir süre içerisinde işten ayrıldığını, bunun sonrasında 01/04/1998 yılında tekrar işe başladığını ve 01/10/2012 tarihinde iş akdinin sona erdiğini, davacının aldığı son maaşın brüt 5.440 TL olduğunu, 01/10/2012 tarihinde davacının kendisi tarafından imzalanan ibraname ile tüm alacaklarının ödendiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, … Kurumu’ndan alınan rapor ile ibraname altındaki imzanın davacının el ürünü olduğunun tespit edildiği ve davacıya işçilik hak ve alacaklarına karşılık davalı işveren tarafından ibraname karşılığında 118.752,68 TL ödeme yapıldığı, davacı tarafın ibranamenin geçersizliğine yönelik itirazlarının yerinde olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

D) Temyiz:
Karar süresinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.

E) Gerekçe:
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

İlginizi çekebilir:  İŞ KAZALARINDA MANEVİ TAZMİNAT

Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.

İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.

Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.

Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.

İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:

a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).

b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).

İlginizi çekebilir:  Özel işsizlik sigortası hangi durumlarda işe yarar?

c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.

Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.

İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.

d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).

e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).

f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).

g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).

h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.

İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).

Somut uyuşmazlıkta; 01.10.2012 tarihli ibranamedeki imzanın davacının el ürünü olduğu … Kurumu raporu ile tespit edilmiş ise de, ibranamenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu döneminde düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, yeni Borçlar Kanunu (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu) döneminde düzenlenen ibranamelerin geçerli olabilmesi için yazılı olması, sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren en az 1 aylık sürenin geçmiş olması, ibra konusu alacak türleri ve miktarlarının açıkça belirtilmesi ve ödemelerin banka aracılığı ile yapılması gerekir.

Dosya içerisinde yer alan ibraname, sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 aylık süre geçmeksizin yapıldığı gibi ibranamede belirtilen miktarların banka kanalı ile ödendiğine dair bir bilgi ve belge de sunulmamıştır.

Tüm bu hususlar dikkate alınmaksızın ibranamenin 6098 sayılı yasanın 420. maddesi karşısında kesin olarak hükümsüz olduğu gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

Mahkemece, tarafların delilleri toplanarak alacakların hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

F)Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24/05/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.

İlginizi çekebilir:  Emeklilik sebebiyle kıdem tazminatı almanın şartları nelerdir?

İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkündür (Yargıtay 9. H.D. 13.01.2014, E. 2011/51524, K. 2014/50; Yargıtay 9. H.D. 15.05.2013, E. 2011/11945, K. 2013/14577; Yargıtay 9. H.D. 03.06.2013, E. 2011/16836, K. 2013/16894; Yargıtay 9. H.D. 04.07.2012, E. 2010/17660, K. 2012/26314; Yargıtay 9. HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.)

“Uyuşmazlık, kıdem ihbar tazminatı, istekleri noktalarında toplanmaktadır. Söz konusu istekler davacıdan alınan ibraname dikkate alınarak reddedilmiştir. Borcu sona erdiren bir belge olan ibranamelerde dairemizin kökleşmiş içtihatları uyarınca düzenleme tarihinin bulunması gerekmektedir. Hükme esas alınan ibraname ise tarihsiz olup geçersizdir. Kıdem ve ihbar tazminatlarının bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 9. H.D. 29.03.2007, E. 2006/22037, K. 2007/8814

Somut olay yönünden davalı tarafından sunulan 13.04.2005 tarihli ibranamede davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretlerini aldığı belirtilmişken davalı işveren garson olan davacının çalışma saatlerini kendisinin ayarlayabileceğini bu sebeple isteklerinin haklı bir tarafı bulunmadığını savunmuştur. Davalının savunması ile ibranamenin içeriği çelişkili olup ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9. H.D. 17.03.2011, E. 2009/7492, K. 2011/7308)

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2006/6675

Karar Numarası: 2006/28790

Karar Tarihi: 01.11.2006

İSTİFA DİLEKÇESİNİN GERÇEK İRADEYİ YANSITMAMASI

İŞÇİLİK ALACAKLARI

ÖZETİ: Davalı işveren tarafından işçinin kendi isteği ile istifa ederek ayrıldığı savunulmuş, davacı ise söz konusu istifa dilekçesinin kendisinden zorla alındığını iddia etmiştir. İşyerinde 14 yılı aşkın kıdemi olan davacı, olayın ertesi günü Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunmuş,  zorla evrak imzalatıldığını bildirmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davalı tanığı Atilla G. davacının dilekçeyi imzalayıp “ben istifa falan etmiyorum, sesimi patrona duyurayım diye bu şekilde davranıyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Aynı tanığın Savcılıktaki beyanı daha farklı olup belge imzalanması olayından söz etmemiştir. Diğer davalı tanıklarının da yargılama sırasındaki beyanları ile Savcılıktaki ifadeleri de uyumlu değildir. Öte yandan 14 yılı aşkın çalışan bir işçinin nedensiz istifası yaşamın olağan akışına aykırıdır. Bu durumda davacının istifa dilekçesini iradesi dışında, işverenin baskısı sonucu imzaladığının kabulü ile kıdem ve ihbar tazminatlarına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu istemlerin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ile genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı G. Nakliyat Şti ile davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.

Davacının temyizine gelince;

2- Davalı işveren tarafından işçinin kendi isteği ile istifa ederek ayrıldığı savunulmuş, davacı ise söz konusu istifa dilekçesinin kendisinden zorla alındığını iddia etmiştir.

İşyerinde 14 yılı aşkın kıdemi olan davacı, olayın ertesi günü Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunmuş, zorla evrak imzalatıldığını bildirmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davalı tanığı Atilla G. davacının dilekçeyi imzalayıp “ben istifa falan etmiyorum, sesimi patrona duyurayım diye bu şekilde davranıyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Aynı tanığın Savcılıktaki beyanı daha farklı olup belge imzalanması olayından söz etmemiştir. Diğer davalı tanıklarının da yargılama sırasındaki beyanları ile Savcılıktaki ifadeleri de uyumlu değildir. Öte yandan 14 yılı aşkın çalışan bir işçinin nedensiz istifası yaşamın olağan akışına aykırıdır. Bu durumda davacının istifa dilekçesini iradesi dışında, işverenin baskısı sonucu imzaladığının kabulü ile kıdem ve ihbar tazminatlarına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu istemlerin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Değerlendirme post

Paylaş:

Daha Fazla Yazı

Mesaj Gönderin

samsun avukat ayşe deniz oral boşanma avukatı

Hukuki sorunlarınızda yanınızdayız

Çalışma Alanları